23 Ocak 2012 Pazartesi

052

dediğim gibi yaptım ve iş çıkışı gidip bahsettiğim türden bir yüzük aldım. sol elimin baş parmağına taktım.

ve hiç tereddüt etmeden adını "Marla" koydum.

Marla, karmakarışık bir yazgının kaosa doğru sürüklenmiş hali. gerçeğe dönüşme olasılığına sahip bir düş. yakın ve bir o kadar uzak.

şarkılar dinleyeceğim bu gece ya da çoğu zaman olduğu gibi tek bir şarkıda sabitlenecek ruhum.. aralıksız "rajaz'ı" dinleyeceğim. ta ki sen duyana kadar, duyup da kımıldayana kadar. nerede olduğunu düşüneceğim, nerede ve ne halde. düşünürken sen kokan bir kuyuya düşecek aklım. gökyüzüne çıkışı olmayan bir kuyuya. seninle ilgili sorular, seninle ilgili düşünceler ve düşler bir de ben olacağım orada. bir cevap bulana kadar yere eğik başımı kaldırmayacağım.

evet Marla,

"öp ya da öldür" de demiştim:

...

ölmeye bağırıyorum cansız kelimelerle
sağır kalabalıklar, duyulmuyor
hayat bu noktada seni terk ediyorum...

yine öyle bir gece. evet Marla, başka bir tercih yok. adın ki zaten bir ustura gibi bileklerimde turluyor. biliyorum yeri değil ama ne zaman bir yerim kanasa dudakların aklıma geliyor. kırmızı, kıpkırmızı dudakların. bana kin besleyen ve öfkesinden hiç vazgeçmeyen dudakların. ama öfke dediğinde aşkın bir uzantısı. bunu böyle anlamaya ve görmeye çalış.

çok uzayacak bu metin. ama benim her şeyi bir gecede anlatmak gibi bir niyetim yok. her şeyi bir gecede yazmam ne kadar olası ki? onca yıl seni bekleyen ben kalkıp bir gecede seni nasıl yazabilirim?

dediğim gibi yaptım ve iş çıkışı gidip bahsettiğim türden bir yüzük aldım. sol elimin baş parmağına taktım.

ve hiç tereddüt etmeden adını "Marla" koydum.

sadece bunu bil şimdilik.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder