22 Ekim 2011 Cumartesi

007

Bir gün bu odadan arkama bakmaksızın çıkıp, bir daha da geri dönmeyeceğim. Hiçbir şeye dokunmayacağım. Öylece yerli yerinde kalacak her şey. Kitaplarım, filmlerim, özenle listelediğim şarkı listelerim, kalemlerim, yazdıklarım, her biri bir anın sembolü olan biblolar, yansımaları bana taşıyan aynalar… Ama durun, aynaların sağlam kalacağı garantisini vermiyorum, veremiyorum. İnsan bir yerden dönmemek üzere çıkıp giderken bir şeyleri kırmalı değil mi? Kırılmaya müsait aklıma gelen ilk şey aynalar oldu. Nedir bu aynalardan alıp veremediği insanın. Ama bir iz bırakmalı mutlaka, birilerinin bir gün anımsayacağı bir iz!

Aklım takvimlerden de uzağını görüyor şu günler. Sürekli bir gelecek muhasebesi yapıyor olmak insanı epey bir boğuyor anlayacağınız. Tepkilerim büyüyor, hırçınlığım kontrol edilemez noktalarda. Bir şeylerin canını alasım var, bu neden ben olmayayım diye düşünüyorum. Hızla köreliyorum. Bu körelmenin sonucunda bozulan sinirlerime hakim olamamak beni korkutuyor. Hiç olmadık birilerine de patlamak var. Patlamak ve can yakmak. Ama hayatım boyunca haksız davranmak istemedim kimseye, haksızlık etmek istemem yine. Giderayak birilerine bulaşmak ve bulaştığım şeyi de kendimle beraber taşımak sonsuzluğa.

Bir bir uzaklaşıyorum şimdi her şeyden ve herkesten. Bir koruma iç güdüsü olmalı bu. Bundan yanıtsız bırakıyorum bir çoğunuzu, ağır ağır çekiliyorum sahneden. Kim bilir bu çekilişi sizler nasıl değerlendiriyor, ne gibi anlamlar veriyorsunuz. Ama son sahnede bunun neden yapıldığını birkaçınızın rahatlıkla anlayabileceğini biliyorum. Çok şey yaşadık sizlerle, çok emeğimiz geçti birbirimize. Bunu anlamanız zor olmasa gerek.

Kendime yetmiyorum!

Kendime.

Kendi.

Önlem alma zamanını geçirmiş her insan gibi, sürekli geçmişe dönüyor olmak, orada bir ipucu bulacağımı sanmak korkunç komik biliyorum. Her kitap bir kez yazılır, her film bir kez çevrilir. Seyrettiğiniz bir filmi başa alıp, anlayamadığınız yerleri tekrar izleyip anlama şansınız vardır, ancak olayların seyrine müdahale edemezsiniz. O film hoşunuza gitmese de, aynı finalle sonlanır.

Peki ne yapmalı? Bu gece arkamdaki duvara asılı duran aynayı kırarak mı başlamalıyım adımlarımı hızlandırmaya. Yoksa tahtadan adama mı sarmalıyım? İçimde biriken isimsiz kaybedişlere bir faydası yok bunun biliyorum.

Dur diyorum.

Dur.

yirmi üç haziran gecesi… yorgun bir uykuya varmadan hemen öncesi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder