11 Kasım 2011 Cuma

021

Nasıl da uzuyor gece. Uzasın bakalım.

Ki ben de gece uzadıkça bir kaçınız gibi küçülüp, kısalıyorum sığmaya çalıştığım köşemde. Ya da nerden bileyim sığınıyorum bulduğum her kuytuya.

Aslında uzandığım yerden doğrulup yarım kalmış şiirlerimden birini adam edebilirim. Ama içimden gelmiyor yazmak. Kelimelerin beni sürükleyeceği yer şu an için korkutucu geliyor. Anlatmaktan da sıkılmış olabilirim.

Hepimiz biraz sıkılmış olabiliriz hayatımızdaki bazı alışkanlıklardan ve insanlardan. Hepimizin elindeki neşteri kullanma hakkı da vardır söz konusu sıkılganlıklar olduğunda. Ama lütfen neşteri bileğinize doğru değil, sıkıldığınız parçaya doğrultun. Ama günü geldiğinde kendinizden sıkılırsanız - ki bu kaçınılmazdır – buna dair diyebilecek bir sözüm yok.

İç karartıcı geliyor şu an düşündüğüm her şey. Yüzüme iyi gelecek bir şeyler bulabilsem hiç fena olmayacak. Ama geçmişe dalmak, geçmiş yaşanmışlıklardan iyi bir kare bulup düşünmek de bir şeyleri ya da birilerini özletecek. Kimseyi özleyecek halde değilim.

Hem kimi özlesem uçurum.

En iyisi birkaç bira içip uyumayı denemek. Müzik de dinlemek isterdim ama şarkıların anımsatacaklarıyla da uğraşamam şu gece. Sessizliğin içinde, gözlerimi duvara dikip öylece kalmak. Sızmak.

Hadi hep beraber…

3 ağustos gecesi… berbat bir sancıyı uyuşturmak için debelenirken.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder